4 Ocak 2011 Salı

MANİSA’NIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ

Tarihi ve Kültürel Yapı
Manisa’nın bilinen tarihi, Anadolu’da ilk siyasa birliği kuran Hititlerle başlar (M.Ö. 1450-1200). Hititlerin hâkimiyeti alındaki topraklarda yaşayan İyonlar, bu bölgede İyon medeniyetini kurdular. Hititlerin iç savaş ve bölücü faaliyetlerle yıkılmasından sonra, Frikyalılar, kısa bir müddet bu bölgeye hâkim oldular. M.Ö.670 senesinde bu bölge Lidyalıların Eline geçti. Lidyalılar Kızılırmak’ın batısında kalan bütün Anadolu’ya hâkim oldular. Lidyalıların başşehri Sardis (Sard), o devrin en önemli ticâret yolu sayılan “Kral Yolu”nun Efes’ten sonra ikinci büyük ve gelişmiş şehri idi. Lidya Kralı Kroisos (Krezüs) zenginliği ile isim yapmıştır.
M.Ö. 547’de, Pers Kralı Kiros Lidya Devletini ortadan kaldırınca Persler bu bölgeyi de ele geçirdiler. Sard şehrini genel valilik (straplık) yaptılar. M.Ö. 333’te Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek Anadolu ve İran’ı ele geçirdi. Pers Devleti sona erdi. İskender’in ölümünden sonra, kurduğu imparatorluk komutanları arasında taksim edildi. Bu bölge Anadolu’nun diğer kısımları gibi Seleukoslar Devletinin payına düştü.
M.Ö. 190 senesinde Romalılar Seleukos Devletine son verdiler. Manisa ve civarını müttefikleri olan Bergama Krallığına verdiler. Bergama Krallığını M.Ö. 130’da Roma Devletine ilhak ettiler. Böylece bu bölge, Roma’nın hâkimiyetine geçti. M.S. 395’te Roma ikiye bölününce bütün Anadolu gibi Manisa ve civarı, Doğu Roma (Bizans)ın payına düştü. Bu devirde de, Sard birinci derecede büyük bir şehir olup, Manisa, ikinci derecede bir şehirdi.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu Fâtihi Süleyman Şah, 1076’da Türkiye Selçukluları Devletini kurdu ve Manisa’yı İzmir Fâtihi Çaka Bey fethetti. Birinci Haçlı Seferinde Bizanslılar Manisa’yı geri aldılar. 1313’te Manisa’yı ikinci defa Saruhan Bey fethetti. Selçuklu uç beylerinden olan Saruhan Bey, Manisa’yı başşehir yaparak Saruhan Beyliğini kurdu.
1390 senesinde Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Manisa’yı Osmanlı topraklarına kattı. Timur ile yapılan Ankara Savaşından sonra kısa bir müddet Saruhan Beyliği yeniden kuruldu ise de; 1410 senesinde Sultan Çelebi Mehmed Han, Manisa ve çevresini kesin şekilde Osmanlı Devleti sınırları içine kattı. Osmanlı devrinde Manisa çok önemli bir şehirdi.
“Taht-ı Saruhan Sancağı” (Vilayeti) 1451’e kadar merkezi Ankara ve 1451’den sonra da merkezi Kütahya olan Anadolu beylerbeyliğine bağlı 14 sancaktan biriydi. Manisa Sancağında 160 sene 16 veliaht ve şehzâde valilik yaptı ve bunlardan beşi padişah oldu. Yıldırım Bayezid’in oğlu Ertuğrul Çelebi (1390-1392) şehirde Osmanlıların ilk valisi olmuştur. Fâtih Sultan Mehmed, babası Sultan İkinci Murad, Kanunî Sultan Süleyman, Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed de Manisa sancakbeyliğinde bulunmuştur. Bu şehzâdeler Manisa’yı imar etiler ve pek çok eser yaptılar.
On yedinci asır başına kadar sakin olan Manisa, dış güçlerin teşvik ve tahriki ile 1600’lü yıllarda eşkıyaların yatağı oldu ve sık sık ayaklanmalar ve eşkıya hareketleri meydana geldi. Manisa bu celâli eşkıyaları sebebiyle tam iki asır gelişemedi hatta bazı sahalarda gerilemek zorunda kaldı. Bölgede Kalenderoğlu, Yusuf Paşa ve Cennet oğlu gibi dere beyler yaşamıştır. On sekizinci asrın sonunda eşkıyalar tamamen temizlenince, Manisa halkı rahat etti. Demiryolu ile İzmir’e bağlanınca on dokuzuncu asır başında Anadolu’nun büyük merkezlerinden gelişmiş ve kalabalık bir şehri hâline geldi.
Tanzimat’tan sonra Manisa “Saruhan” adı ile merkezi İzmir olan (Aydın) vilâyetinin 5 sancağından biri olmuştur. 1833’te Mısır valisi Mehmed Ali Paşanın oğlu Kavalalı İbrahim Paşa, kısa bir müddet Manisa’yı işgal etmiştir.
Birinci Dünya Harbinden sonra Avrupalı ülkelerin teşviki ile Anadolu’ya çıkan Yunan birlikleri, Manisa’yı işgal etmişler ve Manisa, 3 yıl 3 ay 12 gün (26 Mayıs 1919-8 Eylül 1922) Yunan işgalinde kalmıştır. Türklerin çoğu Manisa’yı terk etmiştir. Yunan ordusu bozguna uğrayıp geri çekilirken, Manisa’da bulunan 12 bin binanın 8 binini yakıp yıkmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra sancaklara (vilâyet) il ismi verilince Saruhan da il olmuş, 1927’de şehrin adı Manisa olarak değiştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin yedinci cumhurbaşkanı Kenan Evren 1918 senesinde Manisa’nın Alaşehir ilçesinde doğmuştur.

MANİSA MÜZESİ
Sart ören yerlerinde çıkan eserlerin sergilendiği yer olması bakımından da önem arzeden Manisa Müzesi, Muradiye Camii’nin batısında, külliyenin medrese ve imarethane bölümlerinde yer almaktadır.
           Arkeolojik eserlerin sergilendiği imarethane bölümünde; Bronz Çağdan Bizans Dönemi sonuna kadar heykel lahit gibi parçalar, salon kısmında, toprak kaplar, heykelcikler, mezar taşları, mozaikler, büstler, takılar, cam ve fildişi gibi diğer eşyalar ise yan odalarda görülebilir. Halkın gelenek, görenek, inanç ve yaşam biçimini yansıtan silah, giysi, ev eşyaları ve el yazmaları gibi etnografik eşyalar ise külliyenin medrese kısmında yer alan diğer bölümde görmek mümkündür

           YENİ HAN
           Han’ın yapım tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Halk arasında Karaosmanoğulları tarafından 1825-1830’larda yaptırıldığı söylenir.
           Han orta avlulu ve iki katlıdır. Güney, doğu ve batı cephelerine bitişik dükkanlar bulunmaktadır. Han doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Alt kat odaları avluya, üst kat odaları revaklara açılır. Güney cephede girişi bulunmamaktadır. Kuzeybatıdaki koridor develikle (ahırların yer aldığı mekan) bağlantıyı sağlayan geçiş koridorudur. Alt katta yer alan dükkanlar bir duvarla ikiye bölünmüştür. Alt katta odaların iki bölümlü olması ve ocakların bulunmasından dolayı depo olarak kullanıldığı söylenebilir. İkinci kat dükkanların önünü yuvarlak kemerli revaklar çevreler. Üst katta, kuzey cephede sekiz, doğu, batı ve güney cephelerde yedi, birer de köşede olmak üzere toplam 33 dükkan yer almaktadır. Odaların bir kaçı hariç, tamamında ocak bulunmaktadır.2001 yılında başlayıp, 2004 yılında tamamlanan restorasyon çalışmaları resorasyon pprojesine ve yapının orjinaline uygun olarak yapılmıştır. Günümüzde Yeni Han alışveriş ve kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Han’ın bugünkü kullanımından doğan ihtiyaca uygun olarak bazı mekanlar arasında geçişler sağlanmıştır.

           MANİSA TARZANI
           Ahmet Bedevi 1899 yılında Bağdat’a 100-125 km kadar kuzeyde olan Samarra şehrinde dünyaya gelmiş Kerkük kökenli bir Türkmendir. Kurtuluş Savaşı'ında savaştığı için kırmızı şeritli İstiklal Madalyası sahibidir. Hayatını Manisa'yı tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikmiştir. Spil Dağında yaşayan ve Manisa sokaklarında üzerinde sadece şort ile dolaşan Ahmet Bedevi'ye halk Manisa Tarzanı adını takmıştır.1963 yılında hayatını kaybedince Manisa halkınca bir efsaneye dönüştürülmüş, heykeli dikilmiştir. Her yıl ölüm yıldönümü olan 31 Mayıs'da Manisa'da Ahmet Bedevi için törenler düzenlenir.Manisa ilinde bir çok heykeli vardır.
           Yaz, kış şortla ve lastik pabuçlarla dolaşır, Sadece üzerine eski gazete sererek kullandığı ahşap bir sedirinin bulunduğu Spil Dağı’ndaki küçük kulübesinde yorgansız, yataksız ve yastıksız uyur.
           Tek malvarlığı bunlardır. Yaşamında fazla masrafı olmadığından paraya ihtiçaç duymaz, kazancını fakirler için harcar.
           Bir süre sonra saçını ve sakalını uzatmaya karar verir ve görünümünden ötürü halk ona "hacı" demeye başlar. Başkalarının 25-30 dakikada çıkabildiği Spil Dağın'daki Topkale Tepesine o, lastik pabuçlarıyla birkaç dakikada çıkar, kendi saatine göre saat 12:00 olunca muhtemelen askeriye'den kalma eski bir top arabasından 1 el top atışı yaparak saatin 12:00 olduğunu halka da bildirir. Bu yüzden halktan bazıları ona "topçu hacı" da der. Ve 31 Mayıs 1963'te hayata gözlerini yumar.
           Yaşamıyla iyi bir spor adamı ve gençlere iyi bir modeldi. Manisa Dağcılık Kulübü'nün kurulmasında yardımcı olmuştur. Ağrı, Cilo ve Demirkazık Dağlarına Tırmandı. Sinema tutkunu, okumayı seven, yeniliklere açık biriydi. Herşeyin doğal olanını kullanmayı tercih ederdi. Üzerine sürdüğü güzel kokuları bile özenle seçtiği bitkilerin yağından, kendi eliyle hazırlardı. Hep soğuk suyla duş alarak vücudunu zinde tutardı. Böylesine takdire şayan biriydi. Makam ve mevkii sahibi olmayı ve ihtiyacından çok para elde etmeyi aklından bile geçirmezdi. Hayatını Manisa'ya ve Manisalılara hizmet etmeye adamıştı. En ilginç özelliğiyse yetiştirdiği her ağaca ve çiçeğe "çocuklarım" diye hitap edip onlarla dertleşmesiydi.
           Bir gün başrolünde Johnny Weissmuller'in oynadığı 1934 yapımı Tarzan filmi Manisa sinemalarında gösterime girdiğinde halk, Ahmet Bedevi'nin yaşamını bu filmle özdeşleştirerek bu kahramanı Manisa Tarzanı olarak anmaya başlar.

           Manisa Tarzanı Diyor Ki:
           Ben Tarzan . . .
           “Yaşayışım gayet basittir. Yaz, kış , Topkale’ deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla , çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez , buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten dertle,gamı bunlarla unutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum”.
            “Üzüntü, dağın üzerine gelip duran buluta benzer. Çok durunca yağmur olur,kar olur,yerleşir kalır. Başında üzüntüyü çok durdurmaya gelmez. Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım”
           “Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci, ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur”
           Manisa Tarzanıyla İlgili Anılar
           1) "Anıtın Çiçeklerine Ben Bakarım"
           Tarih 8 Eylül 1956. Manisa Dağcılık Kulübü öğrencilerinden Engin Kongar Niğde'deki Aladağ ların Demirkazık zirvesine tırmanırkaen kayalıklardan yuvarlanarak hayatını kaybeder. Kongar bu şekilde ölen ilk dağcımızdır.
           Üç yıl sonra Kongarın anısına yapılan bir anıt için açılış düzenlenir ve kalabalık arasında Bedevi de vardır.
           Bedevi'nin aklına birden nişanlısı Meral in ölümü gelir. O da Kurtuluş Savaşında Türk Ordusuna katkıda bulunmak üzere gönüllü olarak Bedeviyle beraber cepheye giderken kayalıklardan yuvarlanarak hayatını kaybeder. Bedevi hamle yapsa da onu kurtaramaz.
           Bu acıyı tekrar hissederek Kongar'ın gözü yaşlı annesinin yanına gelir ve "Anneciğim üzülme, ben bu anıtın çiçeklerine her gün bakar, onları hiç soldurtmam" der
           2) "Onu görmek için halk izdiham yaratıyordu"
           Manisa Dağcılık Kulübü Kurucularından Haydar AKSAKAL anlatıyor:
           "Tarzan'la birlikte Konya'ya gitmiştik. Orada Mevlana Müzesi'ni gezmeye karar verdik. Tarzan, kenti her zamanki gibi şortuyla geziyordu ve müzeye geldiğimizde kapıdaki görevli, onu bu kılığıyla içeri alamayacağını söyledi. İçeri girmek için direnmemiz işe yaramadı. Ancak daha sonra Tarzan, görevliye kapıdaki tabelayı gösterdi. Tabelada Mevlana'nın o meşhur sözü, "Ne olursan ol gel" yazıyordu. Bunun üzerine görevli çok mahçup oldu; özür dileyerek bizi içeri kendisi davet etti.
           Tarzan her zamanki gibi Konyada da kılığıyla çok dikkat çekmişti. İnsanlar onu görmek ve ona dokunmak için birbirini eziyor, zaman zaman trafiğin bile aksamasına neden oluyorlardı. Bu nedenle dönemin Konya Valisi şehirde gezmemizi yasaklamıştı ve şehirden ayrılana kadar stadyumda kalmamızı istemişti. Niğde'de de insanların izdihamı yüzünden ezilme tehlikesi atlatıp polise sığındık. Buna rağmen Tarzan insanların arasına çok karışmayan, içe kapanık bir yapıdaydı."

           ULU CAMİ
           Spil Dağı’nın kuzey yamacında bulunan Ulu Camii, 1366-1368 yıllarında Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Eski bir kilisenin yerine, bazı eski mimari parçalar da kullanılarak inşa edilmiştir. Ahşap oyma minber kapısı Manisa Müzesi etnoğrafya bölümündedir. 14. ve 15. Yüzyıllarda şehrin önemli yapılarından biri olan caminin batısındaki Fethiye Medresesi de İshak Çelebi tarafından 1378 yılında yapılmıştır. Medrese içinde bulunan türbede İshak Çelebi ve ailesi gömülüdür.
          
           22 SULTANLAR TÜRBESİ
           Şehir merkezinde bulunan türbe,kesme taş ve tuğla kullanılarak 14. yüzyılda yapılmıştır. Türbede bulunan 22 sanduka, Manisa’da valilik yapan bazı şehzadeler ile ailelerine aittir
          
           SARUHAN BEY TÜRBESİ
           Saruhan Bey 1313 yılında Regaip Kandili gecesi Manisa’yı Bizanslılardan alarak Bizans egemenliğine son verir. Beylik merkezi haline getirilen şehrin adı da Manisa olarak değiştirilir. O günden bu yana şehir sakinleri bu günü hem de Regaip Kandili olarak kutlamaktadırlar. 1348 yılında ölen Saruhan Bey’in Muradiye Camii’nin batısında bulunan türbesi torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

           AĞLAYAN KAYA (NİOBE)
           Kral Tanalos’un kızı olan Niobe, Thebai Kralı Amphion ile evlenir ve bu evlilikten 6 kız 6 erkek 12 çocuğu olur. Arkadaşı Tanrıça Leto’nun ise Apollon ve Artemis olmak üzere sadece iki çocuğu bulunmaktadır. Bir Leto Şenliği sırasında Niobe, kendisinin on iki çocuğu olduğunu oysa Leto’nun sadece iki çocuğu olduğunu söyleyerek övünür. Niobeyi kıskanan Leto, Apollon ve Artemis’e Niobenin çocuklarını öldürmelerini emreder, onlar da Niobenin on iki çocuğunu oklarıyla öldürürler. Niobe çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar. Sonunda Zeus Niobe’ye acır ve onun bu acısına bir son vermek için onu taş haline getirir. Bugün Spil Dağı kuzeybatı eteklerinde bulunan bu kaya, bölgede en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.

           BİN TEPELER (Kral Mezarları)
           Marmara Gölü’nün güneyinde, Gediz Ovası’nın kenarında, yaklaşık 90 kadar tümülüs içeren Lidya Kral Mezarlığı bulunmaktadır. İki büyük tümülüsün, Kral Alyattese ve Kral Gyges’e ait olsuğu sanılmaktadır. Tümülüslerin hemen hepsi ilk ve orta çağlarda soyulmuştur.
          
           SULTAN CAMİ
           14. Yüzyıında Kanuni Sultan Süleyman’ın Sancak Beyi olarak Manisa’da görev yaptığı sırada inşaatına başlanılan Sultan Camii ve Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan adına yaptırılmıştır. Sade bir mimariye sahip iki minareli iki minareli cami medrese, sübyan mektebi, ve imarethaneden oluşan külliye 1522 yılında tamamlanmış darüşşifa ile hamam daha sonradan ilave edilmiştir. Sultan Camii Mesir Şenliklerinin kutlandığı ve macunun halka saçıldığı cami olarak ‘da ünlüdür.

           MURADİYE CAMİİ
           Klasik Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyan Muradiye Camii 1583-1585 yıllarında, Sultan 3. Murat adına külliye olarak yapılmıştır. Proje Mimar Sinan’a aittir. Kesme taştan yapılmış olan ve iki zarif minaresi bulunan caminin çinileri, kalemişleri, vitrayları ve mermer mimberi Osmanlı süsleme sanatının en güzel örneklerindendir. Şehrin Sultanönü adıyla anılan semtinde bulununan külliyenin diğer bölümleri imarethane, medrese ve yıkılmış olan sübyan mektebidir. Medrese ile imarethane günümüzde Manisa Müzesi olarak kullanılmaktadır.

           KYBELE
           Ana tanrıça Kybele birçok ülkede Kybele, Kybebe, Marienna, Artemis, Hepat ve Venüs gibi adlarla anılan uluslararası özelliğe sahip Anadolu kökenli bir tanrıçadır.
           Manisa’ya 7 km. uzaklıkta, Spil Dağı eteğinde bulunan, Gediz Ovası’na dönük, oturmuş kadın şeklinde tasvir edilen rölyefinin Hitit döneminde yapıldığı sanılmaktadır

           ÇEŞNİGİR CAMİİ
           1474 yılında Fatih Sultan Mehmet’in azatlı kölesi Çeşnigir Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır. Şehrin en eski camilerinden biridir.

           REVAK SULTAN TÜRBESİ
           Çaybaşı Deresi yakınlarında bulunan türbe kesme taş ve tuğladan 14. Yüzyılda yapılmıştır. Kime ya da kimlere ait olduğu kesin olarak bilinmekle birlikte, 14. yüzyıldan beri Müslümanlar ve Hırıstiyanlar tarafından ziyaret edilmektedir.
          
           MEVLEVİHANE
           Mevleviliği yaymak yaşatmak amacı ile 1368 yılında Saruhan Bey’in torunu İshak Çeşebi tarafından yaptırılmıştır. Spil eteklerinde bulunan bina 19. Yüzyıl sonlarına kadar Mevleviler tarafından kullanılmış, sonra kendi haline terkedilmiştir.

           YEDİ KIZLAR TÜRBESİ
           Yedi Kızlar ve Niobe yakınlarında bulunan türbe 1371 yılında inşa edilmiştir. Türbede biri Revak Sultan’a ait olmak üzere üç sanduka bulunmaktadır.
          
           SPİL DAĞI MİLLİ PARKI
           Şehrin hemen güneyinde yükselen Spil Dağı’nda yer alan Milli Park Manisa’dan 23 km’dir. 60 m. Yükseklikten başlayarak zirvede 1517 metreye ulaşan Spil Dağı şehre oranla 10-15 derece kadar daha serindir. Sandıkkale, Tantalos kalesi gibi arkeolojik, Kybele gibi mitolojik değerleri, mağara, in, kanyon, dolin gibi jeofizik formasyonları ve panoramik güzellikleri ile ülkemizin en güzel parklarından biridir. Spil Milli parkı laleleriyle ünlüdür. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir devre adını veren lalelerin Spil Dağı’ndan götürüldüğü rivayet edilmektedir
           Milli Park’ın mutlak koruma sahası olan Seyirtepe çevresinde endemik bitki türleri, derin vadiler, kar ve rüzgarın şekillendirildiği yaşlı çam ağaçları bulunmaktadır. Bitki örtüsü yönünden zengin olan milli parkta 600m. yüksekliğe kadar kızılçam daha yukarılarda ise karaçam ve karışık olarak meşe, ardıç, çınar, laden, defne, berberis, kuşburnu ve yaban mersini bulunmaktadır. Yaban hayatı bakımından da keklik, tavşan, çakal, yaban domuzu ve birçok ötücü kuş cinsi parkta yaşayan hayvanlardır.
           Milli parkın asıl yerleşim sahası olan Atalanı’nda piknik tesisleri, kamp alanı, 24 adet dinlenme evi, kır gazinosu, Atalanı Kır Kahvesi ve Çampınar Gazinosu devamlı hizmete açıktır. Konu ile ayrıntılı bilgi Milli Park Başmühendisliğinin aşağıda belirtilen adres ve telefonlarından alınabilir.
          
           KAPLICALAR
           Manisa şifalı su kaynakları açısından da zengin illerimizden biridir. Tıbbi değeri olan ve tesisi bulunan termal kaynaklar ile faydalı oldukları hastalıklar şöyledir; Salihli Kurşunlu Kaplıcaları (kadın ve cilt hastalıkları, romatizma, lumbago, solunum sistemi rahatsızlıkları), Turgutlu Urganlı Kaplıcaları (siyatik, romatizma, kadın ve cilt hastalıkları), Kula-Emir Hamamları (Romatizma ve cilt hastalıkları).

           SART
           İzmir-Ankara karayolu üzerinde Manisa’ya 70 km. Kadar uzaklıkta bulunan Sart, Lidya Devletinin başkenti idi ve M.Ö. 6. ve 7. yüzyıllarda, ekonomik ve politik büyük bir güce sahipti. Lidyalılar servetlerinin önemli bir kısmını şimdi Sart Çayı adıyla anılan Paktolos nehri civarındaki altın madenlerini işleterek elde etmişlerdir. Kral Midas da her dokunduğu şeyi altına çevirme gücünden bu nehirde yıkanarak kurtulmuştur.
           AİGAİ
           Manisa’ya 49 km uzaklıktaki antik Aigai Heredot’un bahsettiği onbir Ailois kentinden biridir. 2004 yılında başlatılan 5 yıllık kazı programı çalışmaları devam etmektedir. Kalıntılarından, Aigai’nin tarihinin Bergama Krallığı dönemine kadar indiği ve Roma döneminde önemli bir ticaret merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Bu ören yeri İzmir-Çanakkale karayoluna yaklaşık 15 km. mesafede olup, Bergama-Şakran-Köseler Köyü üzerinden ulaşılabilir.

           FİLEDELFİYA
           Alaşehir, Bozdağ eteklerinde dar bir vadide bulunan antik Philadelphia şehri üzerine kurulmuştur. Hellenistik dönemden eski şehre ait kalıntılar, dış surların bir kısmı ve hristiyanlığın ilk çağlarına ait St. Jean Kilisesi’ne ait ayaklar ile şehrin güneyinde, Toptepe mevkiinde bulunan tiyatro kalıntıları ziyaret edilebilir.

           TEPE MEZARLIĞI
           Muhtemelen Lidya döneminde kurulmuş olan Thyatira, Anitoküs’ün yenilgiye uğramasından sonra Selevküslerin eline geçmiş ve Bergama Krallığının bir parçası olmuştur. Roma Egemenliği sırasında hıristiyanlık burada yayılmış ve hıristiyanlığın ilk çağlarına ait, Ege Baölgesinde bulunan yedi kilisesinden biri burada yapılmıştır. Günümüzde Akhisar şehir merkezinde antik Thyatira’ya ait bazı kalıntıları görmek mümkündür.

           HALICILIK
           Kula,Gördes ve bazı Yunt Dağı köyleri 17. ve 18. yüzyıldan beri ülkenin önemli halıcılık merkezlerindendir ve bunlar taban halılarından ziyade seccadeleriyle ünlüdür. Manisa’nın ilçelerinden olan Gördes, 17. Ve 18. Yüzyılda Avrupa ve Amerika’dan bütün seccadelere “Gördes” denilecek kadar ünlü bir halıcılık merkezi idi. Ayrıca, Türkler tarafından bulunan dokuma tekniklerinden biri olan çift düğüm de literatüre “Gördes Düğümü” adıyla geçmiştir. Gördes seccadeleri 16.yüzyılda kurulmaya başlanan Bandırma, Bursa, İstanbul ve Kayseri gibi halıcılık merkezlerinde de örnek olarak kullanılmıştır. Gördes Seccadeleri günümüzde, düğümleri biraz daha irileştirilmiş olarak geleneksel tarzını korumaya çalışmaktadır. İlk kez 17.yüzyılda görülen Kula Seccadeleri de çift düğüm tekniği ile dokunmakta ve desenlerine göre Kömürcü, Kula, Manzaralı Kula gibi adlarla anılmaktadır. Manisa’nın kuzeyinde bulunan Yunt Dağı Yaylasında 19.yüzyıllarda yerleşik düzene geçen Türkmen aşiretleri tarafından kurulan 60 kadar köy bulunmaktadır. Bu köylerin bazıların da kilim dokumacılığı el sanatlarından biri olarak hala sürdürülmektedir, bu halılar saf yün doğal boya ve geleneksel desenler kullanılarak üretilmektedir.

           KULA EVLERİ
           İzmir - Ankara yolu üzerinde bulunan Kula, tarihi evleri ile ünlüdür. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan ve yöre halkının ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yapılmış olan evler, 18. ve 19. yüzyıl yapısıdır. Özellikle ahşap süslemeleri dikkati çekmektedir.
                        
           SOMA, DARKALE-TARHALA
           Tarihi Bergama Krallığı Dönemine kadar inen köyün eski adı Tarhala adının Darkale olarak değiştirilmesinin ise Selçuklular döneminde olduğu Salname-i Osmani’den anlaşılmaktadır. Darkale 19. yüzyıl Osmanlı Dönemi’ni hatırlatan set üzerine yapılmış manzaralı evleri, dar sokakları ve Kırkoluk Camii, Minereli Camii, Bedesten’i, hamamı ile görülmeye değer yerlerden biridir.
          
           MESİR ŞENLİKLERİ
           Uygarlık beşiği Anadolu’nun en eski tarihi kentlerinden olan Manisa’da Mesir geleneği ile anlamlı bir yardımlaşma ve bayram havası hissedilir. Önceleri tedavi amaçlı kullanılan daha sonra ise gelenek haline gelen Mesir’in ortaya çıkışı hakkında çeşitli inanışlar bulunmaktadır.
           İnanışa göre; Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in eşi, Muhteşem Süleyman diye tarihe geçen Kanuni Sultan Süleyman’ın Annesi Hafsa Sultan Manisa’dayken hastalanır. Hastalığına çare bulunamayan Sultan’ın kendisinin yaptırdığı Sultan Camii Medresesi’nin başına getirilen Merkez Efendi bitki ve baharatların karışımından oluşan bir macun hazırlar.
           41 çeşit baharat karıştırılarak hazırlanan macunu yiyerek sağlığına kavuşan Hafsa Sultan hastalara bu ilacın verilmesini ister. Halktan gelen isteğin artması üzerine kağıtlara sardırılan macunun Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden saçılmasını buyurur. Manisa Mesir Şenlikleri bu şekilde doğmuştur.
           Mesir'in Özellikleri
           Mesir macununun çok faydalı olduğu, hastalara şifa verdiği, bir efsane olarak Anadolu’da yayıldı. Genel özellikleri, beden ve ruh sağılığına şifa olması, hoş lezzeti ve kokusudur. Diğer özellikleri arasında ağrılara, sancılara, soğuk algınlıklarına, hazımsızlıklara, iştahsızlıklara ve ağız kokusuna karşı kullanılmasını sayabiliriz. Ayrıca halk arasındaki inanışa göre; macundan yiyen kimseyi bir yıl boyunca zehirli hayvanların sokmayacağına inanılır. Nevruz günü en ağır hastalar bile yese iyi olurlar. Çocuk hastalıklarına da faydalı olduğu söylenir.
           Mesir’in hazırlanışında kullanılan 41 çeşit baharat şunlardır;
           Zencefil, Zulumba, Kremtartar, Kişmiş, Kebabiye, Havlican, Hindistan Cevizi, Anason, Yenibahar, Hiyerşambe, Çamsakızı, Zağfran, Üdül Kahr, Çöpçini, Hardal, Eksir, Karanfil, Çivit, Meyan Balı, Tiryak, Sarı Helile, Raziyane, Kimyon, Zerdeçal, Tarçın Çiçeği, Karabiber, Çörek Otu, Darıfülfül, Ravend, Limon Tuzu, Kakule, Şamlı, Vanilya, Şeker, Günbalı, Hindistan Çiçeği, Limon Kabuğu, Galanda, Tekemercini Tohumu ve Portakal Kabuğu’dur
           Saray-ı Amire
           1445 yılında II. Murat tarafından inşaa ettirilen Fatih Sultan Mehmet zamanında genişletilen Saray-ı Amire yüz yıl boyunca birçok şehzadenin ve mahiyetindekilerin ikametgahı olmuştur. Manisa, Osmanlı İmparatorluğu’nun politik, sosyal ve kültürel hayatının vazgeçilmez şehri haline gelmiştir.
           Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “Beşbin adam girse her yanı boş kalır” diye yazar Manisa Sarayı’ndan bahsederken... Katip Çelebi ise Cihannüması’nda “…ve Saray-ı Şehzadegân şark ve şimal canibinde haid şimal saray ki kapıları ol canibedir. Önü vasi meydandır. Kuzey-doğu tarafından duvarlarla çevrili şehzadeler sarayı vardır ki bu sarayın kapıları kuzey tarafında olup, ön tarafı geniş bir meydandır”.
           Manisa Sarayı Minyatürü, II Mehmet döneminin önemli Nakkaşı Hasan Paşa’nın Topkapı Saray Müzesi’nde kayıtlı “Şemailname-i Al-i Osman” adlı eserinde yer almaktadır.





Coğrafi Yapı
           Manisa’nın Konumu
           Manisa, Batı Anadolunun denize kıyısı bulunmayan fakat kıyıya en yakın ilidir. 27 08' ve 29 05' doğu boylamları ile 38 04' ve 39 58' kuzey enlemleri arasında yer alır. Doğudan Uşak ve Kütahya, Batıdan İzmir, kuzeyden Balıkesir, güneyden Aydın, güneydoğudan Denizli illeri ile çevrilidir. Yüzölçümü 13.810 km2 dir. Yükselti ise 50 metre ile 850 metre arasında değişmektedir. İl merkezinden doğuya gidildikçe yükselti artmaktadır.
           Yeryüzü Şekilleri
           Manisa’da arazinin ana çizgilerini, doğu-batı doğrultusunda uzanan ve kuzey-güney ve güneydoğu- kuzeybatı doğrultularına çatallanan oluk şekilli çukurlar oluşturmaktadır. Bunlardan Gediz ovası Manisa ilinin Ege Bölümünü boydan boya yarmakta, Akhisar ve Alaşehir kollarıyla da İç Batı Anadolunun il sınırları içindeki kenarı boyunca uzanmaktadır. Bu kenarın doğusunda ise il toraklarının önemli bir kısmını oluşturan Kula- Gördes platosu yer almaktadır. Ege denizine dikey olarak uzanan dağ sıraları arasındaki il topraklarında, birbirinden kesin çizgilerle ayrılabilen üç değişik yeryüzü şekli vardır. Bunlardan ilki dağlık ve sarp alanlar, ikincisi tepelik ve dalgalı kesimler, üçüncüsü de taban topraklar ve düzlüklerdir.
           Dağlık ve sarp alanlar ilin doğu, güney ve kuzeyinde bulunmaktadır: batıya gidildikçe yükseltisi azalan dağlar, dere ve çaylarla kesilmektedir. Manisa ilinin doğu kısımları, daha doğusunda yer alan iç Anadolu geniş çanağı ile ege bölümünde yer alan Gediz ve Kumçayı ovaları arasında güneydoğu-kuzeybatı eksenli bir eşikte yer almaktadır. İlin güneyindeki Bozdağlar kuzeye doğru, yani Gediz vadisi üzerine oldukça dik inmektedir. Manisa’da yeryüzü şekillerinin bütün biçimlerine rastlanabilmektedir. Fakat ağırlık il alanının %54.3 ünü kaplayan dağlarındır. İkinci sırada %27.8 ile platolar ve üçüncü sırada %17.9 ile ovalar yer almaktadır.
           İklim
           Manisa’da Akdeniz iklimi ile beraber İç Anadolunun karasal iklim özellikleri hakimdir. Ovalar ve ovaları çevreleyen vadilerde karasal nitelikli Akdeniz iklimi görülürken, yüksek dağlık bölgeler ve platolar ile kuzey ve kuzeydoğusundaki dağlar ve platolarda iç anadolunun karasal nitelikli ikliminin etkileri görülür.
           Manisa ovalarına hâkim olan iklim, Akdeniz kara iklim tipi olarak da adlandırılır. Yaz aylarında sıcaklık yükselirken yağışlar kış aylarında yoğunlaşır. Ovaların çevresindeki dağlar deniz etkisini kesecek kadar yüksek olmadığından ve denize dik konumlarından dolayı denizin etkisi batıdan doğu doğru azalan ölçüde hissedilir. Ovalık kesimlerin ikliminde denize yakınlık nedeniyle yumuşama söz konusudur. Ancak Manisa şehri Manisa dağının etkisi altındadır. Dağın şehre bakan çıplak ve sarp yüzü yazın yanıcı, kışın dondurucu bir etki yapmaktadır.
           Yaz ayları oldukça sıcak geçer. Manisa merkezde yılda ortalama olarak 162 gün yaz günü olarak tespit edilmiştir. Sıcaklığın sıfırın altına düştüğü yıllık ortalama gün sayısı 26 dır. Yıllık ortalama sıcaklık 17.5 oC dir.
           Batı Anadolu bölgesi, Akdeniz iklim tipinin yağış özelliklerini taşır. Yağışlar genellikle kış aylarında görülürken, yazlar kurak geçer. Yıllık ortalama 82 günü yağışlı geçmektedir. Ortalama yağış miktarı 713.6 kg dır. İl topraklarında yükselti ve yeryüzü şekillerine bağlı olarak iklim şartları değişiklik gösterdiğinden ovalar vadilerde ender görülen kar yağışı dağlık ve yüksek kesimlerde daha fazla gerçekleşmektedir.
           Bitki Örtüsü
           Manisa’nın toprak, iklim ve çevre şartlarındaki farklılık bitki örtüsüne de yansır. Dağ kütlelerinin deniz etkisini kesmesi, Akdeniz iklimi ve karasal iklim bitki türlerinin iç içe bulunmasına neden olmaktadır. Manisa il topraklarının %46 sı orman ve makilerle kaplıdır. Geniş bir alanı kaplayan makiler dağların kuzey ve batı yamaçlarında yer alır. Ormanlar meşe, dişbudak, karaağaç, karaçam, kızılçam, ardıç, ahlât ve çınardan ibarettir. Ormanlar genelde 1000 metre üzerindeki yükseltilerde bulunur. (Bağlar ve zeytinliklerde geniş yer kaplar) İl topraklarının %39.1 i ekili ve dikili arazi, %6.6 sı çayır ve meralardan, %8 i tarıma elverişsiz alanlardan oluşur. Son yıllarda yüksek kesimlerdeki doğal bitki örtüsünü olumla anlamda etkilemek ve ekonomik fayda sağlamak amacıyla delice zeytin aşılaması, menengiçe Antep fıstığı aşılaması, ceviz, kestane, fıstık çamı yetiştiriciliği yaygınlaşmaktadır. Manisa’da bitki örtüsü bakımından farklılık gösteren bölgelerin başında Spil Dağı gelmektedir. Dağ üzerindeki Milli parkta 600 civarında bitki çeşidi belirlenmiştir. Manisa il sınırları içinde 4.3 milyon civarında zeytin ağacı ile 56 bin hektara yakın bağlık alan mevcuttur.*
Demografik Yapı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 Nüfus Sayımı Sonuçlarına Göre Manisa'nın nüfus yapısı:
(IHA) Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 Nüfus Sayımı Sonuçları Manisa’nın nüfus yapısı özelliklerine ilişkin önemli detaylar sundu. Son rakamlara göre Manisa’nın toplam nüfusu 1 milyon 331 bin 957’ye ulaşırken, 25 29 yaş grubu sayısı 112 bin 208’le toplam nüfus içinde başı çekti. Manisa’nın köy ve beldelerinde yaşayan vatandaş sayısındaki düşüş ise dikkat çekti.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun nüfus, konut ve demografi veri tabanından derlenen bilgilere göre Manisa’nın 2009 nüfus sayımı sonuçları kapsamında Ahmetli, Demirci, Gölmarmara, Gördes, Köprübaşı, Kula, Salihli, Saruhanlı ve Selendi ilçelerinde bir önceki sayıma göre nüfus azalması yaşandı. Manisa’nın 1 milyon 331 bin 957 olan nüfusu içinde 25 29 yaş grubunda yaşayan 112 bin 208 kişi, toplam nüfus içinde başı çekti. Genç nüfus diye adlandırabileceğimiz 14 34 yaş grubu arasında olanların toplam sayısı ise 536 bin 262 olarak tespit edildi. Son sayımlara göre Manisa’nın Soma ilçesinde 2007 yılında 97 bin 739 kişi yaşarken, bu sayı 2009 yılı verilerine göre 101 bin 011 kişi oldu. Köprübaşı ilçesinin nüfusu ise 2007 yılında 9851 iken 2008 yılında 10 bin 031’e yükseldi. Ancak 2009 verilerine göre bu ilçenin nüfusu 9 bin 830’a düştü. Manisa’nın Akhisar, Turgutlu, Salihli ve Alaşehir’den oluşan 4 büyük ilçesi arasında nüfusu düşen tek ilçe ise Salihli oldu. Akhisar’ın nüfusu 2008 yılında 158 bin 455 iken 2009’da 158 bin 857’ye, Turgutlu’nun nüfusu 139 bin 897’den 140 bin 753’e, Alaşehir’in nüfusu 98 bin 543’den 99 bin 851’e yükseldi. Salihli ilçesinin nüfusu ise 156 bin 689’dan 155 bin 333’e düştü.
Manisa’nın en fazla nüfusa sahip ilçesi, Akhisar oldu. 158 bin 857 kişinin yaşadığı Akhisar’ı, 155 bin 333’le Salihli, 140 bin 753 ile Turgutlu, 101 bin 011 kişi ile Soma ve 99 bin 851 kişi ile Alaşehir ilçeleri takip etti.
TUİK’in verilerine göre Manisa genelinde köyde yaşayan nüfus sayısında azalma yaşanıyor. Buna göre 2007 yılında Belde/köy nüfus sayısı toplamı 478 bin 861 iken, 2008’de bu sayısı 472 bin 751’e, 2009 yılında ise 463 bin 148’e düştü.
Son sayımlara göre Manisa’nın ilçe nüfusları ise şu şeklide sıralandı. Ahmetli:16 bin 037, Akhisar:158 bin 857, Alaşehir: 99 bin 851, Demirci: 50 bin 533, Gölmarmara: 15 bin 993, Gördes: 32 bin 070, Kırkağaç:47 bin 148, Köprübaşı: 9 bin 830, Kula: 47 bin 521, Salihli: 155 bin 333, Sarıgöl: 36 bin 179, Saruhanlı: 56 bin 584, Selendi: 23 bin 791, Soma: 101 bin 011, Turgutlu: 140 bin 753.
Ulaşım
Manisa, İstanbul’u İzmir’e bağlayan ana karayolu üzerindedir. İzmir’e uzaklığı 30 km’dir.
Salihli, Alaşehir, Ahmetli ve Turgutlu ilçeleri ise Ankara-İzmir karayolu üzerindedir. 
Manisa’ya doğrudan demiryolu ile de ulaşmak mümkündür. Alaşehir, Salihli, Ahmetli, Turgutlu ilçelerinden Manisa ve İzmir hattına doğru demiryolu ile seyahat etmek mümkündür.
Havayolunu tercih edecekler ise önce İzmir’e ulaşacak, buradan da karayolu ile Manisa’ya gelecektir. Benzer bir şekilde denizyolu ile de önce İzmir’e sonra Manisa’ya ulaşmak mümkündür.
           Manisa’da günlük hareket eden yolcu sayısının 25.000 civarında olduğu gözlenmiştir. Toplutaşıma hareketinin sabah 07:30-08:30 arasında yoğunlaşmaktadır.Manisa şehir merkezi toplu ulaşımı Belediye denetiminde 274 adet özel minibüs, 30 adet özel halk otobüsü tarafından yapılmaktadır. Toplu ulaşım hizmetinde çalışan Belediye’ye ait (resmi) otobüs
bulunmamaktadır. Denetimli minibüs 5 hatta çalışmaktadır.
          
           1. HAT: Stadyum-Alaybey-Ulupark-Karaköy-Org.San.-Karaköy-Kayapınar.
           2. HAT: Tekstil-Ulupark-Garaj-Laleli-K.Sanayi-Ayakkabıcılar Sit.
           3. HAT: Kuşlubahçe-Garaj-İstasyon-Ulupark-Karaköy-SSK-Güzelyurt
           4. HAT: Barbaros-SSK-Malta-Garaj-Ulupark-Alaybey-Nurlupınar-Y.Cezaevi
            5. HAT: Ayakkabıcılar s.-Garaj-Malta-İkilüleli Cami-Ulu Cami-Ulupark-Garaj-
Horozköy
           Denetimli Minibüslerin;
           • Toplam araç sayısı 274 adettir
           • Çalışma saatleri 06:00-24:00 arasındadır.
           • Görevli olduğu süre 18 saattir
           • Bir seferde geçen süre yaklaşık 40-45 dakikadır.
           • Bir araç günde ortalama 13 km yol katetmektedir.
          
           Halk Otobüsleri 4 hatta çalışmaktadır.
           1.HAT: Tekstil-Ulupark-Karaköy-YSE-K.Evren S.S.-Uncubozköy
           2.HAT: Tekstil-Alaybey-Garaj-Malta-Laleli-Mesir mh.
           3.HAT: Nurlupınar-Devlet Hast.-Ulupark-Karaköy-Laleli-Göçmen evl.
           4.HAT: Nurlupınar-Devlet Hast-Gar-Ulupark-Garaj-Horozköy.
          
           Manisa’nın dört yönden dengeli değil doğu-batı aksında gelişmesi, hızlı nüfus artışı ve
refah artışına paralel olarak özel araç sayılarının artması ve toplu ulaşım sisteminin özel araçla ulaşımı ikame etmesindeki yetersizlikler yakın zamanda trafik sorunlarının arttırması
beklenmektedir. Öte yandan şehir merkezinin dar bir alanda toplanmasının getirdiği araç
yoğunluğu karşısında otopark yetersizliği kendini göstermiştir.
           Manisa’daki son beş yıldaki araç sayısında artış gerçekten dikkat çekicidir. 2003 yılında 52581 olan araç sayısı neredeyse iki kat artarak 94.271’e çıkmıştır. Söz konusu artış büyük 52581 olan araç sayısı neredeyse iki kat artarak 94.271’e çıkmıştır. Söz konusu artış büyük ölçüde trafiğe çıkan yeni otomobil ve motorsikletlerden kaynaklanmıştır. Aşağıdaki tabloda 2009 Haziran itibarıyla Manisa merkezdeki araç cinsine göre araç sayıları gösterilmiştir.